Modern Çağın Yeni Rutini

09.12.2025
A+
A-

Şehir hayatının içinde kök salmaya çalışan ve sürekli bir yerlere yetişen modern birey için yalnızlık artık sadece bir duygu değil, karmaşık, çok katmanlı ve çoğu zaman da kaçınılmaz bir gerçeklik olabilir mi?

Modern Çağın Yeni Rutini

Fotoğraflar: Launchmetrics Spotlight

Modern hayatın temposu arttıkça yalnızlık artık çoğumuzun yaşam döngüsünde belirli aralıklarla kendini gösteren doğal bir duruma dönüştü. Kimi zaman kendi alanımızı oluşturmak, biraz durup düşünmek, kafa karışıklığını toparlamak için seçtiğimiz bir mola… Kimi zamansa sosyal ilişkilerden bilinçli bir şekilde uzaklaşıp nefes aldığımız bir alan. Yani yalnızlık her zaman kaçınılması gereken bir durum değil, aksine dozunda olduğunda bireyi besleyen, sakinleştiren ve odaklanmayı kolaylaştıran bir deneyim. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi’nden uzman klinik psikolog Cumali Aydın da bu noktaya dikkat çekiyor: Günümüzde yalnızlık, kökten olumsuz bir duygu değil modern yaşamın doğal bir parçası. Ancak kontrol elden gittiğinde sosyal kopuşa ve duygusal yorgunluğa dönüşebiliyor. Tam da bu nedenle, yalnızlıkla kurduğumuz ilişkiyi doğru ayarlamak, Aydın’a göre çağımızın en önemli kişisel farkındalık alanlarından biri.

Azı Karar, Çoğu Zarar
Yalnızlık, doğru dozda alındığında iyileştiren, yaratıcılığı besleyen, kişiyi kendine yaklaştıran bir alan. Ancak kontrolden çıktığında duygusal yaralar açan bir zehre dönüşebiliyor; aman dikkat! Aydın’a göre günümüzde yalnızlık hem sosyolojik hem psikolojik nedenlerle şekillenen karmaşık bir deneyim. Köy yaşamının dayanışma dolu yapısından uzakta, izole apartman dairelerinde ve geçici şehir düzenlerinde yaşayan bireylerin aidiyet duygusu zayıflıyor, bu da derin, sürdürülebilir ilişkilerin kurulmasını zorlaştırıyor. Psikolojik tarafta ise tablo daha da ilginç. Aydın, çağımızın yükselen kavramı narsisizmin bireyleri farkında olmadan yalnızlaştırdığını söylüyor: “Kendini merkeze koyan, başkalarına alan açmayan birey için dünya tek kişilik bir sahneye dönüşür. Ve sonunda o sahnede yalnız kalması kaçınılmaz olur.” Geçmiş travmalar, hayal kırıklıkları ve ilişkilerden beklentilerin düşmesi de insanları geri çekilmeye, güvenli alan olarak yalnızlığı seçmeye iten diğer nedenlerden.

Ne Zaman Zararlı Olabiliyor?
Kabul edelim: Yalnızlığın bir konforu var. Hesap verilmesi gerekmeyen bir hayat, bağımsızca alınan kararlar ve kimseye uyum sağlamak zorunda olmama düşüncesi birçok kişiye cezbedici geliyor. Üstelik kapitalist sistemde ilişkilerin maddi bir karşılık üzerinden değerlendirilmesi bazı bireylerin yakın ilişkilere mesafe koymasına yol açabiliyor. Ancak yalnızlık her zaman fiziksel ve konforlu bir durum değil. Bazen en kalabalık sofralarda, en çok konuşulan toplantılarda ya da büyük ailelerin içinde bile insan kendini görünmez hissedebiliyor. Her güzel şey gibi yalnızlığın da fazlası zarar. Aydın pandemi sonrası artan sosyal yalıtılmışlıkla birlikte yalnızlığın tehlikeli sınırlarına daha sık geçildiğini söylüyor: “Kişi kendini değersiz, sevilmeyen, hayatta kendine ait yeri olmayan biri gibi hissetmeye başlıyorsa yalnızlık artık bir problem haline gelmiştir.” Bu duygunun kronikleşmesi uyku bozuklukları, stres artışı, obezite, tansiyon sorunları, depresyon ve anksiyete gibi ciddi ruhsal ve fiziksel sağlık risklerine yol açabiliyor. Yalnızlık dönem dönem herkesin kapısını çalan evrensel bir his. Kimi zaman sakinleştirici bir his, kimi zaman ağır bir yük. Önemli olan onunla kurduğumuz ilişkiyi fark etmek: Nasıl hissettiriyor? Bizi besliyor mu, yoksa tüketiyor mu?

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.