Selin Yeninci ile Söyleşi

Sinema artık hayatımızın parçası, eskiden kitap okur hayal kurardık. Artık, değişik platformlar ve tv’lerden çeşitli filmler seyretme imkanımız genişledi.

Herkesin hayali oyuncu olmak, o ışıltının içinde ön planda görünmek. Her zaman dediğim gibi oyunculuk sadece orda ezberlenen kelimeleri söylemek değil, aynı zamanda karaktere hayat katmak gerekir.

 

Oyunculukta başarılı her projesi sevilen beğenilen bazen Adanalı kahya karısı bazen ülkenin ücra köşesinde savcıyı canlandıran oyuncu Selin Yeninci. Uzun zamandır tanıştığımız ama fırsat bulamadığımız ve sonunda güzel söyleşi yapma fırsatı yakaladım.

 

M.Haluk Yalçınkaya: Sinema sanatına, oyunculuğa ne zaman ve nasıl başladınız?

Selin Yeninci: İzmir TRT radyosunda çocuk saati programında çocuk seslendirmeciler ihtiyaç duyduklarını ve yetiştireceklerini belirten bir ilan duyduk,  annemle beraber uzun zamandır çocuk saatinin dinleyicisiydik.

Annemde annesi ile çocukluğunda çocuk saati programını hep dinlerlermiş. Yani ailece 3 kuşaktır dinliyoruz.  İlk elemeleri geçtikten sonra 6 ay Ankara’dan gelen üst düzey bir seslendirme hocalarından, hitabet bilen oyuncular ile  beraber eğitim aldım.

Sonra orada seçilen 2 kişiden biri oldum Ve öylece başladı.

İlkokul birinci sınıfta,  Karşıyaka belediye tiyatrosunda kursiyerlik ve çocuk oyunlarıyla devam ettim.

6 yaşından beri tiyatro ve sinemanın içindeyim.

 

M.Haluk Yalçınkaya: Sinema sanatına bakmış açınız yorumunuz ne?

Selin Yeninci: Cehov’un çok sevdiğim bir sözü var. “Yaşam sanatına hizmet eden ilk sanat yaşam sanatıdır.” Sinemanın yaşamı çok desteklediğini düşünüyorum. Sinemanın çok büyük olduğunu düşünüyorum fikirleri oluşturmak ilham vermek başka dünyaların varlığını seyircilere göstermek birde ulaşabilirliği çok yüksek bir alan. Her ev içine televizyon vasıtasıyla sinema  giriyor tabi ki teknoloji de çok gelişti.  Sosyal platformlar vesaire ve film izlerken yan yana olmak yalnızlığı da azalttığını düşünüyorum.

M.Haluk Yalçınkaya: Genelde sizin oynadığınız projeler başarılı oluyor ve izleyici tarafından çok beğeniliyor. Nasıl seçiyorsunuz bu projeleri?

Selin Yeninci: İnce eleyip sık dokuyorum sette olmadığım zamanlarda da senaryoları ve  kitaplar okuyan yeni projeleri takip eden biriyim.

Bu anlamda sürekli günceli  hayatı takip eden biriyim. Dünya’yı takip eden projeleri seçmeye çalışıyorum.

Yerel kalmayan dünya sinemasından, kendi fikri ve coğrafyasını aşabilen projeler seçmeye dikkat ediyorum. Sinemada her şey yolunda diziler biraz daha yerel kalıyor. Ama genelde ilk seçtiğim şey düzgün hazırlanmış dosya senaryo ne istediğini bilen bir yönetmen. Ve kendi sınırlarını aşma potansiyeli olan bir içerik..

M.Haluk Yalçınkaya: Türk dizileri hakkında ne düşünüyorsunuz?

Selin Yeninci: Dizilere tabi ki pek çok negatif şey söyleyebiliriz çalışma koşulları işlenen konuların kısırlığı açısından ama pozitif bir yerden bakmak istiyorum.

Türkiye’de  oyunculuk yapan sanatçılar için dizilerin iyi birer pratik alan olduğunu düşünüyorum.

Yani her gün gidip kamera karşısında kendi pratiğini yeniden yapmak istediğiniz bir şeyi deneyebileceğiniz bir platform.

Dolayısıyla mesleği geliştiren bir şey o yüzden dizileri çok faydalı buluyorum..

Sektör açısından bir teknik oyuncu ışık, kamera gibi bir oyunculuk tekniği ile diziler çok doğru bir yerden ve buradan pozitif bakmak gerek.

M.Haluk Yalçınkaya: Rolünüze hazırlanırken ekstra bir çalışma yapıyor musunuz?

Selin Yeninci: İlk filmim Adana Altın Koza Film Festivalinden üç ödül aldı. 22 yaşındaydım filmde  manikürcü bir kızı oynuyordum. Ben metot oyunculuğuyla hazırlanıyorum. Çekimlerden bir hafta önce gidip manikürcüde çalışmıştım. O  zaman temizlik de yapıyordum. Biraz o dünya ve atmosferi anlamak ve zorluğu bilmek  karakteri anlayabilmek için mesela o zaman yaşadığım bel ağrıları boyun ağrılarım vardı.

Karakteri bir anda boyutlandırdığımı düşünüyorum.Sonra ki bütün karakterler aslında bu şekilde hazırlandım.

Çukurova’da çok daha geniş kitlelere yayılma fırsatım oldu. Orada Adana şivesini, iyi şive komedisi, şive kısırlığı içine girmeden nasıl araştırabilirim diye düşündüm.

Bu tabiki bir kuramsal çalışma da oluyor bir bakıyorsunuz 70”li yıllarda yazılmış Adana dialoglarını Yaşar Kemal kitapları ve Orhan Kemal kitapları Adana’yı oluşturan hem coğrafi koşullar hem siyasi ekonomik koşullar, sosyal koşullar araştırdım. Adana’ya bir 15 gün önce gittim.

Bir ortamı koklamak ne oynayacağımı bilmek için kadınlar hamamı, otobüs şoförleri belediye çalışanları sokak kebapçılar böyle bir dünyaya girip ses kaydı ve video arşiv oluşturma yöntemiyle aslında malzememi toparladım.

Ve sonra içlerinden bana yarayacak olanları kullandım, oynarken keyif alacağım sesleri seçip karakteri yarattım.

Önceki keşif sürecini seviyorum.

 

M.Haluk Yalçınkaya: Emin Alper ile çalışmak nasıldı ?

Selin Yeninci: Emin Alper ile tanışmak çok güzel, ilk filmi “Tepenin Ardı”ndan beri takip ediyorum.

Çok sevdiğim bir film Türkiye’de sinema yapmak ve bu dünya yolculuğuna Türkiye’den bu ülke ile ilgili bir film yapmak konusunda Emin Alper’i ve “Kurak Filmi” dahil başarılı buluyorum.

Biraz önce söyledim ya kendi sınırlarını aşabilen kendi coğrafyasını aşabilen bir film diye bu senaryoları seçiyorum böyle olunca kendinize de daha dürüst bakıyorsunuz.

Çünkü kendinize dürüst bakmak ve yolunda gitmeyen şeyleri tespit etmek bir şeyi şikayet etmek değil de onu toparlayabilmek için bir fırsat iyileşmek ve gelişmek için eminim bu konuda ülkede yolunda gitmeyen şeyleri gösterilmek ve bunlarla ilgili gelişim göstermek naif ve güzel bir dil olduğunu düşünüyorum. O anlamda da bu kadar zarif anlatımın bir parçası olduğum için mutluyum.

Emin Alper ile çalışmak çok güzel yumuşak çok zarif bir insan seti adaletli bir set ve eşitliğin olduğu bir set aynı zamanda Kurak Günler de Nadir Öperli’le ortak yapımcımız çok katkısı  var doğru şeylerin kurulması geçmişte kalan  hiyerarşi olayından çıkıp herkese işini  yapmak ve işin bir parçası olmak çok güzeldi..

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim. Yeni projelerde görmek dileği ile…

İyi Seyirler..